top of page

Türkiye'de Müzik Öğrencisi Olmak ve Sonuçları Üzerine

Ülkemizdeki müzik eğitimine dikkatli bakacak olursak görürüz ki, müzik eğitimi veren okullarda

klasik batı müziği temelli eğitim hakimdir. Bu okullar, konservatuvarlar ya da üniversitelerin

eğitim fakülteleri bünyesinde yer almış olan müzik öğretmenliği bölümleridir. Her biri öğrenim

esaslarını kendi bakış açısı ile düzenler:

1. Klasik müziği iyi bilen icracılar yetiştirmek,

2. Öğretmen yetiştirmek.


Birinci şıktaki ilke konservatuvarlara aittir. Müzisyen yetiştirirler. Bu iddia ile vardırlar.

İkinci şıktaki okullarsa, eğitim fakültelerinin müzik öğretmenliği bölümleridir. Müzisyen yetiştirmek iddiaları yoktur ve kendilerini, öğretmen yetiştirdiklerini söyleyerek savunurlar. Her iki durumda da bu ülkedeki müzisyen geleceği risk altındadır. Zira; Konservatuvarlar her sene, ülkenin sayıları onu bile bulmayan senfoni orkestralarındaki kadroların yaşlanıp emekli olmalarını beklerken ne yapacağını bilemeyen ve giderek müzikten başka işlere kanalize olup hayatını sürdürmeye çalışan mezunlar verir. Bu mezunların serbest piyasa koşullarında çalışabilmeleri genellikle mümkün olamaz. Okullarındaki eğitimin klasik temelli oluşu ve çağdaş tüm yaklaşımları reddeden yaklaşımlarından dolayı, devlet kapısı diye tabir edilen alanların dışında bir gelecek beklentileri yoktur.


Bilinmesi gereken odur ki, blues, jazz vb. bir çok müzik türü başlı başına eğitim gerektiren türlerdir ve en az klasik müzik kadar emek ve öğrenim süresine ihtiyaç vardır. O nedenle klasik konservatuvar anlayışı yeniden gözden geçirilmek zorundadır.


Öğretmen yetiştiren okullara gelince, onların alanı bellidir ve eğer öğrenci geçmişinden gelen bir eğitimle orada değilse, mezun olduğunda herhangi bir çalgıyı profesyonelce çalabilmesi ya da armoni konusunda yetkin olabilmesi olanak dışıdır. Devlet memurluğu sınavlarını da atlatabilmesi halinde, bir okula öğretmen olarak girmeyi başarabilecektir. İki durumda da, mezunlar serbest alanlarda çalışabilir bilgi ve beceriden uzak olduklarından mağdur olacaklardır.


Bu yaşadığımız günlerin getirisi olarak, ülkemizde de -tüm Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletleri'nde olduğu gibi- müziğin diğer alanlarında eğitim-öğretim veren kurumlara ihtiyaç vardır.


Bir diğer açıdan durumu incelediğimizde karşımıza bir başka gerçek çıkacaktır. Konservatuvarlar, ilköğretim düzeyinde öğrenci alır ve her çalgının istediği doğru zamanlama ile öğrenci yetiştirir. Örneğin, piyanoya başlama yaşı 5-6 yı geçtiğinde bile geç kalındığı bilinirken, 18 yaşında bir lise mezununu, önündeki 4 yılda iyi bir icracı yapmak nasıl mümkün olabilir? Devlet konservatuvarları bu işi gerçekten iyi yapabilme kapasitelerini, öğrenciyi ele aldıkları yaşla arttırmaktadır. Klasik anlamda bununla rekabet edebilmek güçtür.


YAPILMASI GEREKEN, ciddi boyutlarda iş hacmine sahip olan serbest piyasanın taleplerini

karşılayabilecek eğitimin uygulanmasıdır. Müziği kendilerine meslek olarak seçenlerin de

gereksinmeleri bu doğrultudadır.


MTSM

BLOG

Tanıtılan Yazılar

Son Paylaşımlar

Arşiv

Etiketlere Göre Ara

Bizi Takip Edin

  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page